Sus pus olmuþ, puslu bir Ýstanbul muydu yüzün, yoksa çok bildik hüzünler mi taþýnmýþtý yüzüne Dolmabahçe'de, çay tadýnda.... Divit ucuyla yazýlmýþ bir aþkýn sureti vardý avuçlarýnda, tarih bir baþka iklimin kývamýný gösteriyordu. Ben rehnedilmiþ yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama yüreði takvim yokuþlarýnda....
Sinemada elinin elimde terleyiþinin bir anlamý olmalý, sesinin sesimde yankýlanmasýnýn.. sanki perdedekine üzülmüþ ya da sevinmiþsin de tesadüfen akmýþ yüzün içime.. Yalan! Sen perdeye bakýyorsun, fikrin benim seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum...
Kadýn, Beyoðlu'nun bir kýþ akþamýnda, üstündeki deri montun sahibine küs, soðukluðundan muzdarip yürüyordu.. Adam da.. Yürümek hiçbir þeyi çözmüyordu, bazý Aralýk akþamlarýnda... Parmaðýnda yaralý bir öyküyü taþýyordu adam.. Kadýnýn yüzünde bir hüzün... Hüzünlü aralýk akþamýnda bir yüzük... Yüzüðün yüzünde dünya güzeli bir kadýnýn kehaneti.. .. Soðuðun ve karanlýðýn vehameti!
Hayatý, bir baþkasýnýn pantolunu gibi, küçültülmüþ, daraltýlmýþ.. Ýlk sahibinin o pantolonla yaþadýðý þeyler, yani pantolonu pantolon yapan anýlar, bazý ilkbahar bereleri yüzünden yapýlan yamalar, ter tüketen yazlar... Hepsi daraltýlmýþ.. Yaþananlara bir beden büyük geliyor artýk hayat!
Bir aþký paylaþmak için çok geç, bir paylaþýma aþýk olmak içinse erken.. Beni sevda yerimden vurdu yine zaman.. Þimdi sana söylenecek tek cümle: